Kırcaali'de İlk Haftalık Türkçe Gazete Çıktı

Bulgaristan’da Türklerin yoğun olarak yaşadığı Kırcaali bölgesinde ilk Türkçe haftalık gazete olan Rodoplar yayın hayatına başladı. 04.10.2006 Bulgaristan’da 1 milyon Türk’ün yaşadığını,...

Bağdat’ta yaşamıyorsan, Bağdat’ın sorunlarını çözmek çocuk oyuncağı

AjansBg’den Nahit Doğu’ya göre elektronik medyalardan başka gazete, dergi ve kitap da çok önemlidir. - Nahit, anlat bakalım, şu anda neler yapıyorsunuz? Gazete nasıl gidiyor? Radyo işi nereye erdi?...

Bulgaristan’da Türkçe medya için Coni’ye form doldurmak

22 Haziran 2020 Pazartesi |

Nahit Doğu

İki gündür tanıdık tanımadık, bir internet sayfası göndererek, ABD’nin Bulgaristan’da medya için finansal destek sağlağladığını gösteren ilana bakmamı istiyor.

Baktım!

ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) Bulgaristan’da medya organlarına 200 bin dolar katkı yapıyormuş. İlanda başvuru formları ve istenilen diğer belgeler var.

İster istemez Soros Vakfı’nın sponsorluğunda çıkan Türkçe bir gazeteyi yönettiğim yılları hatırladım.

USAID’ın sayfasını gönderenlere ise şunu hatırlatmak isterim. Kaynak bulmak sandığınızdan daha kolay, zor olan doğru yerden gelmesi.

Türk azınlık medyası öksüz

28 Ağustos 2018

Yönetmenliğini yaptığım bir televizyon programının çekimleri için geçen hafta Batı Trakya’daydık. Programın konusu Batı Trakya Türk medyasıydı. 

Gümülcine’de Türklere ait gazete, dergi ve radyo sahiplerinin yanı sıra çalışanlarıyla görüştük.

Bir ülkede azınlık olan bir topluma ait medyanın ne tür problemlerle karşı karşıya kaldığını inceledik.

Yunanistan’daki Türklerin medya ile ilgili sorunları Bulgaristan’daki Türklerden hiç farklı değil. İki ülkede de ana sorun ayakta duramamak. Azınlığa ait bir medya kuruluşunun ekonomik sıkıntılar yüzünden ayakta duramaması iki ülkede yaşayan Türklerin ortak sorunu…

Aslında dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, hangi etnik azınlığa ait olursa olsun azınlık medyasının ana sıkıntısı hep aynı.

Ancak ne var ki güçlü ülkeler, başka bir ülkenin sınırları içinde yaşayan ve kendisine ait azınlığın medyasını ekonomik açıdan ayakta tutabilecek mekanizmaları çoktan geliştirmiş.’

11:06 | 0 коментара |

Bulgaristan’da vatandaşların telefon trafiğne erişim izni tartışması

25 Mart 2020 Çarşamba |

Nahit Doğu 

Bulgaristan’da korona virüs nedeniyle 13 Mart günü ilan edilen bir aylık olağanüstü hal (OHAL) yasası kapsamında güvenlik birimlerine mahkeme kararı olmadan vatandaşların telefon haberleşme trafiğine erişim izni verilmesi tartışmalara neden oldu.

Korona virüs salgının yayılmasını önlemek amacıyla parlamentoda kabul edilen OHAL yasasıyla Elektronik Haberleşme Yasası’nda da değişiklik yapıldı. 

Yasadaki değişiklikle başta polis teşkilatı olmak üzere diğer güvenlik birimleri de mahkeme kararı olmadan telefon operatörlerinden istediği vatandaşın görüşme trafiğini talep edebilecek.  Telefon şirketleri de bu talebi yerine getirmek zorunda.

OHAL yasası, olağanüstü halin yürürlükte kaldığı sürece geçerli ancak elektronik haberleşmeyi düzenleyen yasa, OHAL’in süresiyle sınırlı değil.

Vatandaşların haberleşme özgürlüğüne darbe vurulduğunu savunan hukukçular, güvenlik birimlerinin adli kontrol olmaksızın istenilen telefonun görüşme trafiğine ulaşacak olmasının endişe yarattığını ve kötü amaçlı kullanılmasını önleyecek bir mekanizmanın olmadığını belirtiyor.

Tartışmalara neden olan bu yasaya karşı olanlar, bu yasa ile devletin vatandaş üzerinde geniş bir izleme imkânı bulduğunu ifade ederek, polisin bir vatandaşın kiminle konuştuğunu, kime sms, e-posta  ve ya faks gönderdiğini, cep telefonuyla konuşurken hangi semt ya da sokakta hareket ettiğini mahkeme kararı olmadan tespit edebileceğine dikkat çekiyor.

Güvenlik birimlerinin vatandaşların haberleşme trafiğine erişmesinde bir sakınca görmeyenler ise korona virüs nedeniyle karantina altında bulunan vatandaşların karantina tedbirine uyup uymadıklarının telefonları aracılığıyla takip edileceğini ve görüşmelerin içeriğine erişim izni olmadığını kaydediyor.

E-mail: nahitdogu@gmail.com
www.facebook.com/nahit.dogu
www.twitter.com/NahitDo
23:21 | 0 коментара |

Bulgaristan’da Koronavirüs an meselesi

25 Şubat 2020 Salı |


Nahit Doğu

10 kişi karantina altında tutuluyor

Geçen hafta Sofya yakınlarında tatil merkezinde bir Çinlinin aniden hayatını kaybetmesi Koronavirüs Bulgaristan’a geldi mi sorusuna neden oldu. İngiltere’den ülkeye giriş yaptığı tespit edilen söz konusu Çinlide Koronavirüsa rastlanmadı ve kalp krizinden öldüğü anlaşıldı.

Bulgaristan genelinde İtalya ve Çin’den dönen 4 şehirde 10 kişi karantina altında tutuluyor. Şimdilik bu şahısların virüsu taşıyıp taşımadıkları bilinmiyor. Uygulanan 14 günlük karantina süresinden sonra belli olacak.

Resmi verilere göre, şu anda Bulgaristan’da Koronavirüs vakası yok ancak uzmanlar Çin'in Vuhan kentinden dünyaya yayılmaya devam eden Koranavirusün Bulgaristan’a gelmesi an meselesi diyor.

İtalya’nın Lombardiya bölgesinde 11 yerleşim yeri karantina altında. Lombardiya’da ise 15 bin Bulgaristan vatandaşı yaşıyor. Ülke genelinde 220’den fazla vaka var. Şimdiye kadar virüsten 7 kişi hayatını kaybetti. Bulgar havayolu şirketleri İtalya seferlerini iptal etmeye başladı.

Avrupa tarafında durum böyleyken, Kapıkule tarafında da durum pek farklı değil. Türkiye toplam 43 koronavirüs vakası tespit edilen komşusu İran ile sınır kapılarını kapattı. İran’da virüs nedeniyle şu ana kadar 15 kişi yaşamını yitirdi. Ancak sayının açıklanandan daha yüksek olduğu kaydediliyor.

Koranavirüs’un Bulgaristan’a yaklaşması nedeniyle yetkililer alarma geçti. Askeri Tıp Akademisi ekipleri, Sofya Havaalanı’nda tedbirler aldı. Çok sayıda Koronavirus taşıyıcının ülkeye olası girişinde nasıl hareket edileceği planları hazırlandı. Hafta sonuna kadar kara sınır kapılarına da termal kameralar yerleştirilmesi bekleniyor.

E-mail: nahitdogu@gmail.com
www.facebook.com/nahit.dogu
www.twitter.com/NahitDo

04:29 | 0 коментара |

Beş Uygur Türkü, Bulgaristan’da ölüm korkusuyla yaşamaya devam ediyor

20 Şubat 2020 Perşembe |


Nahit Doğu

Bulgaristan’da sığınma talepleri reddedilen ve Çin’e iade ile karşı karşıya kalan beş Uygur Türkü için Avrupa kurumları endişelerini dile getirirken, ülkede Türklere ait STK’lardan herhangi bir görüş beyan edilmiyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Bulgaristan’ı ülkede bulunan beş Uygur Türkünü Çin’e iade etmesi durumunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni çiğneğeceği konusunda uyardı.

Bir süre Türkiye’de kaldıktan sonra beş Uygur Türkü, Bulgaristan’a gelerek siyasi sığınma talebinde bulundu. Ancak Bulgar yetkililer, Çin’de etnik ve dini temele dayalı bir baskıya maruz kaldıkları yönünde bilgi olmadığı gerekçesiyle Aralık 2017 yılında siyasi sığıma taleplerini reddetti.

Ocak 2018’de Bulgaristan istihbarat örgütü DANS, söz konusu Uygur Türklerinin ulusal güvenlik için tehdit oluşturduklarını ve ülkeden kovulması yönünde görüş beyan etti. DANS, beş Uygurun Doğu Türkistan’daki terörist unsurlarla ilişkisi olduğu konusunda bilginin varlığından bahsetti.

Bulgaristan’ın sığınma talebini reddetmesine Uygur Türklerine ait STK’ların yanı sıra, bazı Avrupa Parlamentosu milletvekilleri ve Uluslararası Af Örgütü karşı geldi. Çin’e iade edilmesi halinde beş Uygurun tutuklanacağı, işkenceye maruz kalabilecekleri hatta ölüm cezasına çarptırılabilecekleri vurgulandı.

Çin’e sınır dışı edilmeleri halinde ölüm cezasına çarptırılması beklenen beş Uygur Türkü, halihazırda Bulgaristan’da kendileri ile ilgili alınacak kararı bekliyor.

E-mail: nahitdogu@gmail.com
www.facebook.com/nahit.dogu
www.twitter.com/NahitDo






 ÖNCEKİ YAZILAR:

Amerika büyükelçisinin adı Mustafa olunca

Nahit Doğu Aralarında Türkçe’nin de bulunduğu dokuz dil konuşan Mustafa, 1973 yılında Kuzey Irak’ın Erbil şehrinde Kürt ailede doğdu. Geçen yılın Ekim ayında ABD’nin Sofya büyükelçisi görevine Hero Mustafa atandı. Daha Bulgaristan’a gelmeden önce...
00:28 | 0 коментара |

Karadayı, tekrar HÖH'ün başına getirilecek

  Nahit Doğu Doğan, 2016 yılında olduğu gibi bugün dış etkilerin nüfuzuna girmeyecek genel başkana pek ihtiyaç duymasa da, ne olur ne olmaz diyerek artık denenmiş Karadayı’da israr edecek. Hatırlamak gerekirse. 2015 yılının son ayında Lütvi...
11:40 | 0 коментара |

Yayınevi, kısa film ve Putin

Nahit Doğu - Yayınevi neden kurulamıyor? En son Episkop Konstantin Preslavski Üniversitesi öğretim üyesi Menent Şükrieva’nın hazırladığı Türkçe-Bulgarca ticari terimler sözlüğünü görünce tekrar düşündüm. Bulgaristan’daki Türk yazarların kitaplarını...
09:31 | 0 коментара |

Bulgaristan, Rusya ve ABD arasında denge sağlamakta zorlanıyor

Nahit Doğu SOFYA - Rusya’dan başlayıp Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğal gaz taşıyan TürkAkım projesinin resmi açılışı yarın gerçekleştirilecek. Açılışı Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yapacak....
06:40 | 0 коментара |

Amerika büyükelçisinin adı Mustafa olunca

17 Şubat 2020 Pazartesi |

Nahit Doğu
  • Aralarında Türkçe’nin de bulunduğu dokuz dil konuşan Mustafa, 1973 yılında Kuzey Irak’ın Erbil şehrinde Kürt ailede doğdu.

Geçen yılın Ekim ayında ABD’nin Sofya büyükelçisi görevine Hero Mustafa atandı.
Daha Bulgaristan’a gelmeden önce Mustafa, Bulgarca öğrenmeye başladı. 
Beş ayda Bulgarcayı neredeyse orta seviyeye getirdi ve hatta şiirler okumaya başladı. Son okuduğu Bulgarca şiirini de elçiliğin Facebook hesabından video olarak yayınladı.

 Son şiirinden önce Noel münasebetiyle börekler açtı. Geleneksel Bulgar kutlamalarına her defasında katıldı ve medyalara pozlar verdi.
 ‘Bulgaristan’ın binlerce yıllık tarihinden, folklorun sihrinden ve Bulgar ruhundan etkilendim’ dedi. Eminim 1 Mart günü de Marteniçka takacak ve fotoğrafını elçilik hesabından gösterecek.

  Amerika’nın Sofya sefiri Mustafa, başlıca görevi olan ülkesi ile görevli bulunduğu Bulgaristan arasında siyasi, askeri, ekonomik, toplumsal, kültürel vb. ilişkileri geliştirmeye çalıșıyor

Bunların yanı sıra şiirlerle, böreklerle de Bulgar kamuoyu üzerinde olumlu bir algı bırakmaya çalışıyor. Her diplomatın atması gereken adımları atıyor kısacası. Ancak şiirlere ve böreklere rağmen Bulgar kamuoyunda Mustafa’nın fazla sevildiği söylenemez. Ana akım medyada fazla göremezsiniz ama sosyal ağalarda yapılan yorumlardan durum tespiti yapabilirsiniz. 
Sakın Mustafa’nın ABD elçisi olmasından dolayı olumsuz yorumlara maruz kaldığını sanmayın. O da var ancak ana neden adının Mustafa olması.

 Bulgar toplumunda tarihten gelen önyargılar henüz atılabilmiş değil ve Müslüman olmayan bir ülkeden Mustafa adında büyükelçi gelmesi hoş karşılanamıyor.

 Aralarında Türkçe’nin de bulunduğu dokuz dil konuşan Mustafa, 1973 yılında Kuzey Irak’ın Erbil şehrinde Kürt ailede doğdu.

Çocuk yaşında iki yıl İran’da bir mülteci kampında yaşadı ve 1976 yılında ailesiyle ABD’ye göç etti. 

Bulgaristan'a hoşgeldiniz Büyükelçi Mustafa.


00:28 | 0 коментара |

Karadayı, tekrar HÖH'ün başına getirilecek

16 Şubat 2020 Pazar |

  Nahit Doğu

  • Doğan, 2016 yılında olduğu gibi bugün dış etkilerin nüfuzuna girmeyecek genel başkana pek ihtiyaç duymasa da, ne olur ne olmaz diyerek artık denenmiş Karadayı’da israr edecek.

Hatırlamak gerekirse. 2015 yılının son ayında Lütvi Mestan, Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi (HÖH) genel başkan görevinden alındı. Ardından partiden de ihraç edildi. Sonraki süreci hepimiz biliyoruz. DOST partisi kuruldu. İlk seçimlere girdi ve 100 bin civarında oy aldı. Aldı almasına da verilen bu oylar Mestan’a değil, Türkiye’ye verildi.      
  Devamında parti içi çekişmeler başladı ve halihazırda seçmen nezdindeki etkisi sıfıra eşit. Halbuki insanlarımızın HÖH dışında seçeneği de olması gerektiğini savunanlardanım. Alternatifsizliğin gelişmeyi önlediği aşıkar.

 HÖH, Nisan 2016’da oybirliği ile Mustafa Karadayı’yı partinin genel başkanı olarak seçti. Karadayı’nın partinin başına getirilmesinde Ocak 2013 tarihinde Oktay Enimehmedov’un Ahmet Doğan’a karşı doğrulttuğu tabancanın üzerine atlamasının etkisi var diyorsanız yanılıyorsunuz.

Karadayı’nın, Mestan’dan sonra partinin başına getirilmesinde ana neden Smolian bölgesinden olması.
  Mestan’ın, düşürülen Rus uçağı ile ilgili Türkiye’yi destekleyen ve parlamentoda okuduğu deklarasyondan sonra partiden uzaklaştırıldığı bir ortamda Ahmet Doğan için en uygun kişi Karadayı oldu.
  HÖH ile Ankara arasında gerilen ilişkiler, Mestan’ın birkaç milletvekilini de yanına alarak yeni partiden sözetmesi, kuzeyde ve güneyde sıradan seçmenler Mestan’ı kişisel olarak desteklemese de Türkiye nedeniyle HÖH’e karşı tutum içine girmesi, Türkiye’nin Bulgaristan’daki büyükelçilik ve konsolosluk misyonları HÖH’e karşı tavır alması... Liste daha da uzatılabilir ancak bunlar yeterli.
  Böyle bir ortamda Ahmet Doğan, Mustafa Karadayı’dan başkasını partinin başına getiremezdi.
  Doğan’ın amacı, seçtiği parti genel başkanının dış etkilerin nüfuzuna girmeyecek bir konumda olması gerekiyordu. O an için bu kişi Karadayı’dan başkası olamazdı.
 
Önümüzdeki Nisan ayında HÖH, yeni genel başkanını seçmesi gerekiyor. 
Ne var ki, Karadayı’dan başkasının aday olması beklenmiyor. Partinin onursal başkanı Ahmet Doğan, daha yılbaşı toplantısında genel başkanlığa meraklı olanlara mesajını verdi. Doğan, Karadayı’nın ‘önemli bir buluş’ olduğunu ve partinin başında kalması gerektiğini söyledi.
Doğan’ın bu sözlerinden sonra partinin başına geçme merakını ortaya koyabilecek birisinin çıkması imkansız.

  Doğan, 2016 yılında olduğu gibi bugün dış etkilerin nüfuzuna girmeyecek genel başkana pek ihtiyaç duymasa da, ne olur ne olmaz diyerek artık denenmiş Karadayı’da israr edecek. Doğan, Nisan 2020’de HÖH’ün genel başkanlığına Karadayı’nın tekrar seçilmesini istiyor. O zamana kadar herhangi bir değişiklik olacağına ihtimal vermiyorum. 
Kim seçilirse seçilsin HÖH partisinde son sözü Ahmet Doğan'ın söylediğini de hatırlatmakta yarar var. 





ÖNCEKİ YAZILAR //////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Yayınevi, kısa film ve Putin

Nahit Doğu - Yayınevi neden kurulamıyor? En son Episkop Konstantin Preslavski Üniversitesi öğretim üyesi Menent Şükrieva’nın hazırladığı Türkçe-Bulgarca ticari terimler sözlüğünü görünce tekrar düşündüm. Bulgaristan’daki Türk yazarların kitaplarını...

Bulgaristan, Rusya ve ABD arasında denge sağlamakta zorlanıyor

Nahit Doğu SOFYA - Rusya’dan başlayıp Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğal gaz taşıyan TürkAkım projesinin resmi açılışı yarın gerçekleştirilecek. Açılışı Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yapacak....



...
13:02 | 0 коментара |

‘Bulgaristan, Roman entegrasyonunda istikrarlı ve etkili politikalar yürütemiyor’

Nahit Doğu Son yıllarda Uluslararası haber ajansları Bulgaristan’daki Romanlarla ilgili haber aktarırken başlıkların arasında mutlaka etnik gerginlik ifadesi yer alıyor. Bulgarlar ile ülkedeki Romanlar arasında bu gerginlik niye? 7 milyon...
03:07 | 0 коментара |

Ortadoğu’daki ihtilaflar Bulgaristan’ın askeri sanayisine hız kattı

Ortadoğu ülkelerinde yaşanan çatışmalar, Bulgaristan’ın askeri sanayisinin kalkınmasında büyük rol oynuyor. 2016 yılının verilerine göre, yurtdışına satılan silah miktarı yüzde 60 arttı. Bulgaristan 2016’da 1 milyar avroluk askeri mühimmat ve 
11:40 | 0 коментара |

Yayınevi, kısa film ve Putin

15 Şubat 2020 Cumartesi |

Nahit Doğu


- Yayınevi neden kurulamıyor?

En son Episkop Konstantin Preslavski Üniversitesi öğretim üyesi Menent Şükrieva’nın hazırladığı Türkçe-Bulgarca ticari terimler sözlüğünü görünce tekrar düşündüm. Bulgaristan’daki Türk yazarların kitaplarını basan ve dağıtımını yapan neden bir yayınevi yok?.
Razgrad, Şumnu, Rusçuk, Kırcaali gibi önemli şehirlerimizde yılda onlarca Türkçe kitap basılıyor. Ancak hiçbirinden veya çok azından haberimiz oluyor.
 Şairlerimiz şiirlerini kendileri kitaplaştırıyor. Baskı ücretlerini ceplerinden ödüyor ya da çok nadir de olsa belediyeler karşılıyor matbaa masraflarını.
 Hayır, sorun baskı ücreti değil, yazarlarımızın kitapları ‘kendin yaz, kendin bas’ üsülü olunca söz konusu kitabın ulaştığı kitle de eş dost çevresinden öteye geçemiyor.  
Örneğin Kırcaali’de genç bir şairimizin basılan kitabından Rusçuk’taki insanımızın haberi dahi olmuyor. Haberi olmayınca da kitaba ulaşamıyor.  
Yeni kitabın basıldığını sosyal ağalarda görseniz bile temin edebileceğiniz bir kurum yok.
 Son yıllarda yerleşen bir şablon var. Aman efendim Bulgaristan’da  Türkçe okuyan öğrencilerin sayısı fena düşmüş... Bir dili yaşatmazsan o dilin okunmasını beklemek akıllıca olmasa gerek.

- Kisa film fikri tam yerinde

Sofya merkezli Kültürel Etkileşim Derneği’nde çocuklar için kısa film yarışması fikri kimden geldi bilmiyorum ama her kimse alnından öperim.  
 Yanılıyorsam düzeltin lütfen. Bulgaristan’da ilk defa çocuklarımıza yönelik bu türden bir yarışma yapılıyor. Bazılarımız çocukların teknolojiye eğilimini kavrayamasa da Etkileşim Derneği, gençlerin ellerinden düşürmediği iletişim araçlarını Türkçe öğrenmek için kullanılması gerektiğini hatırlatıyor hepimize.
 Dernek, “21 Şubat Uluslararası Anadil Günü” münasebetiyle ortaokul ve lise öğrencilerinin katılabileceği kısa film yarışması düzenliyor. Yarışmaya gönderilecek videoda fıkra canlandırılması gerekiyor. Kısaca özetleyecek olursak Anadili Türkçe yaşanacak...  Şablonlara takılıp kalanlara duyurulur. 

- NATO üyesiyiz ama Putin’e güvende birinci sıradayız
Amerikan Pew Araştırma Merkezi’nin kamuoyu araştırmasına göre, Bulgar vatandaşlarının yüzde 62’si Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e güven duyuyor. 
 Merkezin, 33 ülkede gerçekleştirdiği Rusya ve Rus lideri Putin’e karşı gösterilen kamuoyu tutumunu tespit etme yönündeki araştırmasında küresel çapta Putin’e güven duyan ülke vatandaşları arasında yüzde 62 ile Bulgaristan birinci sırada yer aldı. Bulgaristan NATO üyesi ama vatandaşlarının çoğu Putin’e tapıyor. Avrupalıyız ama Balkanlar'da yaşıyruz gibi bir şey olsa gerek.

E-mail: nahitdogu@gmail.com
www.facebook.com/nahit.dogu
www.twitter.com/NahitDo


09:31 | 0 коментара |

Bulgaristan, Rusya ve ABD arasında denge sağlamakta zorlanıyor

7 Ocak 2020 Salı |


Nahit Doğu

SOFYA - Rusya’dan başlayıp Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğal gaz taşıyan TürkAkım projesinin resmi açılışı yarın gerçekleştirilecek.

Açılışı Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yapacak. Resmi törene Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov’da katılacak.

Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyesi olmasına rağmen Rusya’nın nüfuz alanından kurtulamayan AB’nin en yoksul üyesi Bulgaristan, büyük güçlerin arasında denge sağlamakta zorlanıyor.

İstanbul’da Vladmir Putin’le temaslarda bulunacak olan Boyko Borisov, aynı gün Sofya’ya gelen ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı David Hale ile de görüşecek. Borisov, İstanbul’a gelmeden bir gün önce ise ABD’nin Sofya Büyükelçisi Hero Mustafa ile görüştü.

Boriosv’un sadece görüşme trafiğine bile bakıldığında ABD ve Rusya arasında sıkışıp kalmamak için çaba harcadığı görülüyor.
Putin’le Erdoğan’ın TürkAkım’dan ziyade Suriye, Libiya, İran gibi konular üzerinde duracakları tahmin edilirken, Borisov’un tek amacı Putin’i memnun bırakmak olacağı aşıklar.

Aynı şekilde, İstanbul’dan döner dönmez ise David Hale ile yapacağı görüşmede ABD’yi memnun bırakmaya çalışacak.
Sofya’daki gözlemciler, iki büyük güç arasında sıkışan Bulgaristan’ın denge sağlamaya çalıştığı, şimdiye kadar bu yönde başarı göstermesine rağmen Başbakan Borisov’un sergilediği bu denge oyununun bir sonu olduğunu savunuyor.
Borisov’un İstanbul’da Putin’le konuşmasında AB’nin tüm bürokratik prosedürlerine rağmen TürkAkım’ın ülkesinde hızla ilerlediğini ve Mayıs ayı sonunda hazır hale geleceğini iletecek. Kısaca Rusya’nın çıkarları doğrultusunda çalıştıklarını vurgulayacak.

Sofya’da ise David Hale’ye boru hattından sadece Rus gazı aktarılmayacağını, hattın diğer tedarikçilere de açık olduğunu inandırmaya çalışması bekleniyor.
Bulgaristan’a sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) satan ABD, miktarı arttırmak istiyor ancak Rusya ile var olan gaz anlaşmaları şimdilik bunu imkânsız kılıyor.
Geçen 2019’da Bulgaristan’a yaklaşık 400 milyon metreküp LNG satan ABD, ülkenin Rusya’dan enerji bağımlılığını azaltsa da satışların yüzde 20’yi aşması mevcut anlaşmalar nedeniyle şimdilik mümkün değil.

Bulgaristan’ın Rus Gazprom şirketiyle daha önce imzaladığı anlaşmaya göre, 2022 yılına kadar ülkenin ihtiyacı olan yıllık 2,9 milyar metreküp’ün yüzde 80’ni Rusya’dan alması gerekiyor.  Geriye kalan yüzde 20 bölümü başka tedarikçilerden sağlanabilir. En azından 2022’ye kadar geçerli olan Gazprom sözleşmesi sona erene kadar bu böyle.

Bulgaristan Başbakan’ı Borisov’un Rusya ve ABD arasında sürdürdüğü denge politikasını koruyup koruyamayacağı konusunda şimdilik net bir şey söylemek zor ancak Bulgaristan’ın bu politikayı izlemekten başka seçeneği de bulunmadığı ortada.

07.01.2020

11:52 | 0 коментара |

Pıtretimi kim yırrtı?

22 Mayıs 2019 Çarşamba |

13:02 | 0 коментара |

‘Bulgaristan, Roman entegrasyonunda istikrarlı ve etkili politikalar yürütemiyor’

14 Nisan 2019 Pazar |

Nahit Doğu

Son yıllarda Uluslararası haber ajansları Bulgaristan’daki Romanlarla ilgili haber aktarırken başlıkların arasında mutlaka etnik gerginlik ifadesi yer alıyor.

Bulgarlar ile ülkedeki Romanlar arasında bu gerginlik niye?

7 milyon nüfuslu Bulgaristan’da sayımlara gore 750 bin Roman asıllı vatandaş yaşıyor. Ancak Romanların çoğu nüfus sayımları sırasında etnik köken hanesine Roman yazdırmadığı biliniyor.  Nedeni ise toplumda kendilerine karşı uygulanan ayrımcılık ve ırkçı tutum. 

Bulgaristan’da 1 milyonun üzerinde  Roman asıllı vatandaşın yaşadığı tahmin edilirken, 2007 yılında AB üyesi olan ülkeden binlerce Roman asıllı aile Batı Avrupa ülkelerine göç etti. Bu göç hala da devam ediyor.
Şehir merkezinden uzakta ve getto haline gelmiş mahallelerde yayaşan Bulgaristan’daki Romanların bulunduğu yerlerde yoksulluk ve ilkel yaşam şartları göze çarpıyor.  Ülkedeki Müslüman Romanlar Türkçe konuşurken, Hristiyan olanlar Bulgarca konuşuor.

Gözlemciler, son dönemde ülkenin çeşitli yerlerinde Bulgarlar ve Romanlar arasında adli vakalardan sonra yaşanan etnik gerilimlerle gündeme gelen Roman entegrasyonu konusunda devletin istikrarlı ve etkili politikalar yürütemediğini savunuyor.

Bulundukları her yerde ayrımcılığa uğrayan Romanlar, aşırı sağ ırkçı siyasi oluşumlar tarafından ülkenin sosyal yardımlaşma kurumlarının kaynaklarını tükettikleri ve sürekli bir işte çalışıp vergi ödemedikleri yönünde suçlamalara maruz kalıyor. 

Bulgaristan’daki Romanlar, ırkçı grupların populist söylemlerinde sürekli yer almaya devam ederken, fiziki saldırılara maruz kalan Roman asıllı vandaşların sayısı çoğalıyor.

Siyasi alanda ülkedeki Türklerden farklı olarak, Romanların etkili siyasi partileri ve sivil toplum kuruluşları mevcut değil.  Var olan sivil toplum kuruluşları ise ortak hareket edemedikleri için toplumda etkisini gösteremiyor.
  
Avrupa Birliği sınırları içinde en büyük etnik azınlık olan Romanların Avrupa kıtasındaki toplam sayısı 12 milyon. Bu rakamın yarısı AB ülkelerinde yaşıyor. AB ülkeleri arasında en çok Roman sırasıyla Romanya, Bulgaristan ve Macaristan’da bulunuyor.

Geçtiğimiz yıllarda Makedonya’yı terkederek Almanya’ya yerleşen Roman asıllı tiyatro oyuncusu Neco Osman, Romanlar hiçbir yerde evimizde değiliz, hiçbir yerde yabancı da değiliz. Bütün dünya bize ait, çünkü hiçbir şeyimiz yok diyor.








03:07 | 0 коментара |

Ortadoğu’daki ihtilaflar Bulgaristan’ın askeri sanayisine hız kattı

12 Ekim 2018 Cuma |

Ortadoğu ülkelerinde yaşanan çatışmalar, Bulgaristan’ın askeri sanayisinin kalkınmasında büyük rol oynuyor. 2016 yılının verilerine göre, yurtdışına satılan silah miktarı yüzde 60 arttı.

Bulgaristan 2016’da 1 milyar avroluk askeri mühimmat ve malzeme sattı. Bir önceki 2015 yılında silah satışından elde edilen gelir ise 642 milyon avroydu.

Ülke, genelde uzun namlulu silah, roketatar ve çeşitli füzeler ihracat ediyor. Silah ihracatı yapılan ülkelere baktığımızda ilk sırada Irak yer alıyor. Ardından Suudi Arabistan, ABD, Afganistan, Hırvatistan, Azerbaycan, Hindistan ve Mısır geliyor.

Eski Varşova Paktı standartlarına uygun silah üreten Bulgaristan’dan ihracat edilen askeri mühimmatın Ortadoğu ülkelerindeki yasadışı silahlı gruplara gittiği belirtiliyor.

Ancak ülkenin söz konusu satışlar için suçlanamayacağı çünkü alıcıların yasal şirketler olduğu kaydediliyor.

Bulgaristan’da üretilen askeri malzemenin yasa dışı silahlı gruplara ise bu alıcılar tarafından ulaştırıldığı ifade ediliyor.

1990 yılına kadar ülkede iktidarda olan Komünist rejim döneminde Bulgaristan, Ortadoğu ve Afrika’daki Sovyetler Birliği yanlısı ülke ve gruplara yıllık yaklaşık bir milyar dolarlık silah satıyordu.

07:01 | 0 коментара |

Devletin adaleti Bulgaristan Türklerinin yüzüne gülmedi

2 Ekim 2018 Salı |

1984 yılından sonra Bulgaristan’da yaşayan Türklere karşı dönemin Komünist iktidarı tarafından insanlık dışı baskılar uygulandı. Ülkedeki Türk toplumu eritilmek istendi. Dilini, dinini ve benliklerini savunanlar hapishanelere atıldı, işkence gördü ve öldürüldü. Ülkedeki Türklere yönelik asimilasyon zulmü, Komünist iktidarın 1990 yılında devrilmesine kadar sürdü.

Bu altı yıl içinde binlerce Türk işkencelere maruz kaldı, mahkemeye dahi çıkarılmadan suçsuz yere hapishanelere kapatıldı. Yarım milyona yakın Türk ise başta Türkiye olmak üzere yurtdışına göçe zorlandı.

İşte bu insanlık suçunun sorumlularına karşı 1991 yılında dava açıldı. 
Savcılık tarafından suçlananlar başta Devlet Başkanı Todor Jivkov olmak üzere iktidardaki totaliter Komünist Parti üst düzey yöneticileri Dimitır Stoyanov, Penço Kubadinski ve Georgi Atanasov’du.

Aradan 29 yıl geçmesine rağmen davayla ilgili bir karar henüz yok. Mahkeme süreci, 1991’de bu dört Komünist Parti yöneticisine karşı etnik temele dayalı ayrımcılık ve nefret körükleme suçlamasıyla başladı. Daha sonra çeşitli yıllarda davayla ilgili gelişmeler oluyormuş gibi gösterilse de, dosyalar savcılıklar ve mahkemeler arasında gezinip durdu.

Devletin adaleti, bir türlü davayı sonuca bağlamak istemedi. Türklere ait sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler ise gerekli kamuoyu talebini yüksek sesle dile getirmedi. Dahası ise 1990 yılında Komünist rejim çöktükten sonra ülkede var olan toplumsal psikoloji bugünkünden çok farklı. Geçmişin totaliter rejimine karşı duyulan tepki yıllara yayılarak bilinçli bir şekilde Bulgar toplumunun hafızasında yıkandı.

Dava başlayalı 29 yıl geçti ve suçlanan dört kişiden sadece biri hayatta. Aynı şekilde suçsuz yere yıllarca cezaevinde yatanların birçoğu da bugün hayatta değil. Birkaç gün sonra dava süreci zaman aşımına uğruyor ve tamamen kapatılabilir.

Davaya devam edilse bile ülkeye hakim olan totaliter rejim sırasında onuru çiğnenmiş binlerce Bulgaristan Türkünün adaletin yüzünü göreceğini sanmıyorum.

02.10.2018

08:45 | 0 коментара |

Medya siyaset ilişkisi...

30 Eylül 2018 Pazar |

Bulgaristan’da Türklerin yaşadığı bölgelerdeki medyanın durumunu sizlere aktarmak istiyorum.
Baştan belirteyim, aktaracaklarım sadece Türklerin yaşadığı bölgeler için değil, ülkenin tamamı için geçerli.

Bulgaristan’da Türklerin en yoğun şekilde yaşadığı Kırcaali bölgesini ele alalım. 

Bölgede 4 yerel gazete, 1 radyo,  1’de kablodan yayın yapan televizyon ve gazetelerin internet siteleri mevcut. Bölge halkına yerel haber akışının yüzde 85’i o dört gazetenin internet siteleri aracılığıyla sağlanıyor.  Geri kalan yüzde 25’i diğer yayınlar dolduruyor.

Ancak konumuz haber akışının hangi medya kuruluşları tarafından sağlandığı değil, söz konusu basın organlarının ne kadar bağımsız oldukları ve halkın çıkarlarını destekleyip destekleyemedikleri.

Kırcaali bölgesinde özel sektöre ait çok sayıda büyük ticari kuruluş  olmadığı için yerel basının reklam geliri de yok denilebilecek düzeyde.  Gazete satışları ise çok düşük olduğundan bırakın bir gazeteyi ayakta tutabilmeyi,  telefon masraflarını bile karşılayacak miktarda değil. Küçük ilanlar ve resmi sponsorluklar kalıyor.  Bunlardan elde edilen gelir ise iki gazetecinin kahve parasını karşılamıyor.
Gördüğünüz gibi bir medya kuruluşunun resmi gelirlerini oluşturan yolları saydık. Bu yolların da, sahibi kim olursa olsun, o yayın kuruluşunu ayakta tutabilecek geliri getirmediğini anladık.

Geriye resmi yolların dışındaki yöntemler kalıyor.  Bunlardan İlkini Kırcaali İlindeki 7 belediyelenin o dört gazeteye abone olması oluşturuyor.  Belediyeler, her gazeteye yıllık 100 ile 200 abone oluyor.  Bu gazeteler de belediye idaresi dışında köy muhtarlıklarına  ve okullara gidiyor.

İşte gazetelerin ana gelirini de belediyelerin yaptığı bu abonelikler oluşturuyor. 
Diğer taraftan özellikle seçim dönemlerinde istisnasız her siyasi partinin yerel medya için ayırdığı ödenekleri var.  Bu ödenekleri anlamak için miktarın bir yayın kuruluşunun yıllık masrafını karşılayacak düzeyde olduğunu söylersem rakam vermeme gerek yok sanırım. Seçim dönemleri dışında ise belediyelerin resmi ilanları ve propaganda haberlerinden elde edilen gelirler var.
Resmi yolların dışındaki gelir yöntemleri dedim ancak gördüğünüz gibi yerel basın ile belediyeler aracılığıyla siyasi parti ilişkilerinde kâğıt üzerinde bir yolsuzluk görünmüyor.  

Kısacası yerel medyanın ayakta durabilmesi için siyasi partileri gelir kapısı olarak kabul etmek dışında bir seçeneği yok.  Düzen bu şekilde oluşturulmuş.  Söz konusu medya kuruluşunun sahibi kim olursa olsun. İster Bulgarca yayın yapsın ister Türkçe bölgedeki belediyeler dışında bir gelir kaynakları yok.
Dünyanın her yerinde özel sektöre ait medya kuruluşlarının amacı ticaridir. Hal böyle olunca medya kuruluşları, gelirini sağladığı belediyelere karşı tek satır yazamıyor.

Basit bir dille yerel yönetimler ile yerel medya arasındaki parasal bağımlılık ilişkisini anlattım.

Yerel basın kuruluşlarının sahipleri ve yöneticileri, bu ilişkinin doğruluğunu kabul ediyor ancakmedyanın varlığını sürdürme açısından ekonomik olarak başka yöntemlerinin de olmadığını vurguluyor.  

Düzenin bu şekilde işlediği bir ortamda medya kuruluşlarının toplumun çıkarları doğrultusunda yayın yapıp yapamadığını sormak pek akıllıca olmasa gerek.
Bedava okuduğunuz haber sitelerinde gezinirken, o sitenin gelirini nerden elde ettiğini unutmamanızı diliyorum. (30.09.2018)


13:13 | 0 коментара |

Türk azınlık medyası öksüz

28 Ağustos 2018 Salı |

Yönetmenliğini yaptığım bir televizyon programının çekimleri için geçen hafta Batı Trakya’daydık. Programın konusu Batı Trakya Türk medyasıydı. 

Gümülcine’de Türklere ait gazete, dergi ve radyo sahiplerinin yanı sıra çalışanlarıyla görüştük.
Bir ülkede azınlık olan bir topluma ait medyanın ne tür problemlerle karşı karşıya kaldığını inceledik.

Yunanistan’daki Türklerin medya ile ilgili sorunları Bulgaristan’daki Türklerden hiç farklı değil. İki ülkede de ana sorun ayakta duramamak. Azınlığa ait bir medya kuruluşunun ekonomik sıkıntılar yüzünden ayakta duramaması iki ülkede yaşayan Türklerin ortak sorunu…

Aslında dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, hangi etnik azınlığa ait olursa olsun azınlık medyasının ana sıkıntısı hep aynı.
Ancak ne var ki güçlü ülkeler, başka bir ülkenin sınırları içinde yaşayan ve kendisine ait azınlığın medyasını ekonomik açıdan ayakta tutabilecek mekanizmaları çoktan geliştirmiş.

Şimdiye kadar Türkiye'nin bu konuda pek başarılı olduğunu söyleyemeyiz. 

Umarım bundan sonrası için Ankara’da konuyu düşünmesi gerekenler muhasebesini de yapar ve Türk azınlık medyasını öksüz bırakmaz.

Nahit Doğu

05:47 | 0 коментара |

Bulgaristan’daki Türkler ve Özgür Avrupa Radyosu

27 Temmuz 2018 Cuma |

Bulgaristan’da yaşayan Türkler, 1950-2004 yılları arasında Münih’ten yayın yapan Özgür Avrupa Radyosunu (Radio Free Europe/Radio Liberty, RFE/RL)  iyi bilir. 
1990 öncesi iktidardaki Komünist Partinin tekelinde bulunan ülkedeki tüm yazılı ve görsel medya propaganda aracı olarak kullanılıyordu. 

Bugünkü gibi sosyal iletişim ağalarının bulunmadığı o yıllarda yurt dışından ve hatta birkaç kilometre uzaktaki yerleşim yerinden haberdar olmak için sağlıklı tek bilgi kaynağı yurtdışından yayın yapan radyolardı.  
Komünist rejimin dinlenilmesini suç saydığı yurtdışı kaynaklı radyoların başında Özgür Avrupa Radyosu geliyordu.

TÜRKLERİN SESİNİ DUYURDU

Özellikle 1984 yılından sonra ülkedeki Türklere karşı başlatılan asimilasyon girişimi sırasında Bulgaristan’da on binlerce Türk, Bulgarca yayın yapan bu radyoyu gizlice dinliyordu.

ABD tarafından Demir perde ülkelerindeki komünist propaganda tekelini kırmak için kullanılan radyo, Bulgaristan’daki Türklere uygulanan baskı döneminde seslerini dünyaya ve ülke içine duyurmaları için büyük rol oynadı.
Türkler, Bulgar komünist rejimi tarafından milyarlar harcanarak yayını parazitlenen Özgür Avrupa’yı cızırtılar arasından 1990 yılına kadar dinlemeye devam etti.

1950 yılında CIA tarafından temelleri atılan Özgür Avrupa Radyosu, Doğu Avrupa’daki Sovyet uydusu konumundaki Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Çekoslovakya ve Polonya’daki insanlara kendi dillerinde komünist propagandası dışında haber ve yorum sunuyordu.

1990 yılında komünist rejimin yıkılmasının ardından ve Bulgaristan’ın NATO ve AB’ye üyeliği nedeniyle ihtiyaç kalmadığı gerekçesiyle yayını durdurulan Özgür Avrupa, şimdi tekrar Bulgarca ve Romence yayın yapmaya hazırlanıyor.  

NEDEN TEKRAR YAYINA BAŞLIYOR?

Özgür Avrupa’nın tekrar yayına başlamasının ana nedeni Rusya’nın bölgedeki mevcut haber akışındaki artan nüfuzu gösteriliyor ve topluma bilgi aktarma üzerine gerçekleşen güç kavgasında ABD’nin Rusya’nın nüfuzunu azaltmaya yönelik bir girişimi olduğu savunuluyor.

1990 öncesi ülkedeki Türklerin sesini dünyaya duyuran Özgür Avrupa Radyosu, bugün Bulgaristan’daki Türklerle ilgili nasıl bir yayın politikası izleyeceği konusunda net bir şey söylemek zor. 
Taşıdığı ismi gibi özgür olabileceği noktasında var olan şüpheleri boşa çıkarıp çıkaramayacağı yayına geçtikten sonra belli olacak.

Nahit Doğu


14:40 | 0 коментара |